Yenikapı – Eski Ruh – Yedi Kapı
Dünya’nın en mübarek ve en asil iki kaynağından yani İslamiyet ve Türklükten beslenen bu şanlı millet, değerlerini korumada her zaman duyarlı olmuştur. Bu değerlerle yetişen Devlet adamları da aynı hamurdan yoğrulmuşlardır. Devletin varlığı her zaman onların kanından, canından daha değerli olmuştur. Sadece seksen milyon olarak düşünülmeyecek bu yüksek benlik milletleri, ülkeleri ve kıtaları kuşatmaktadır. Sultan Alparslan’ın mübarek izleri, Sultan Fatih’in Şahi’sinin seslerinin yankılandığı kadim Anadolu ise bu kimliğin merkezidir.
15 Temmuz gecesinin hemen başında gösterilen tepki bu asaletin resmidir. Yıllar sonra ne yazık ki mevzu tekrar “Vatan” olmuş ve gerisi “Teferruat” hale gelmiştir. Cumhurbaşkanımızın ve Devlet Bahçeli Beyefendinin cesareti ve devlet adamlığı milletimizin genlerindeki kodlarla buluşmuş Devletin bekası tesis edilmiştir. Bu şahlanış, dalga dalga yayılmış ve Yenikapı’da “Devlet” ete kemiğe bürünmüştür. Aslında bu kadim medeniyet bunun örneklerini defalarca görmüştür. Tuğrul ve Çağrı Beyler’ de, Konya’dan Söğüt’e giden armağanlarda bu ruhun izleri sürülebilir. Bazen adı Bilge Tonyukuk olmuş, bazen ise Melik Şah’ın arkasında Nizamülmülk gibi durmuştur. Osmanlı İmparatorluğunda Şehzade Alaeddin gibi hanlık kaygısı gütmeden çalışmış ya da Çelebi Mehmed gibi devletinin bekasına ömrünü adamıştır. Belki de o hain gecede bambaşka hayırlar tecelli etmiştir. Yenikapı’da başlayan bu yürüyüş “Mavi Vatan” da adeta milli birliği sağlamıştır. Dış dünyadan gelen Türkiye’yi sıkıştırma ve dizayn etmeye çalışan sözlere en güçlü cevap olmuştur. Bunlar “Cumhur’un” kendi ittifakını kurmasıyla ve orada kendini bulmasıyla mümkün olabilmiştir. Uluslararası hukukun ve diplomasinin ayaklar altına alındığı, teamüllerin hiçe sayıldığı bu konjonktürde Macron ve Biden’ın üslupsuz ve çirkin açıklamaları bu ittifakın dirayetine takılmıştır. Türkiye artık kendilerine göre yönetmeyi deneyebilecekleri bir ülke değildir. İki bin yıllık devlet aklı alî menfaatler için çalışmaktadır.
Bugün geldiğimiz noktaların iyi anlaşılabilmesi için Cumhuriyet tarihimizin ilk 78 yılı ve son 18 yılındaki gelişmeleri çok iyi analiz edilmesi gerekiyor. Yokluktan doğan bir milletin yıllarca kırık dökük demokrasiyle verdiği yaşam mücadelesinde, başkaları tarafından kendisine biçilen, dayatılan, lütufmuş gibi gösterilen ve çoğu zaman dış güçlerin idaresindeki bir Türkiye’den, her anlamda özgürlüğe uzanan bir varoluş hikâyesinden bahsediyorum aslında. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına yaklaşırken, artık tüm dünyaya tamamen iyileştiğimizi, gücümüzle bugüne kadar hakkımız olan ama almadığımız haklarımızı tek tek kazanacağımızı korkusuzca haykırıyoruz. Şüphesiz geldiğimiz bu durum uzun yıllar verilen istikrarlı bir emeğin ve çabanın karşılığıdır. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde ülkemizde son 18 yılda gerçekleştirilen icraatlar, bu seviyelere gelmemize vesile olmuştur. 15 Temmuzdaki hain darbe girişiminden, hendek olaylarına, Suriye’deki operasyonlarımızdan son zamanlardaki Doğu Akdeniz’de yaşanan bilek güreşine kadar dünden bugüne dış politikada yaşatılmaya çalışılan birçok problem aslında büyüyen ve güçlenen Türkiye’nin önünü kesme çabalarını içermektedir.
Sayın Cumhurbaşkanımız yönetiminde çok başarılı bir iktidar yönetimi hâsıl oldu. Bu yükselişe karşın içte ve dışta giderek artan sorunların bulunduğu bu dönemde mutlak bir dost eline ihtiyaç vardı. Tam da bu noktada kendisini devletine ve milletine adayan, tek derdi ülkemizin geleceği olan Sayın Devlet Bahçeli’nin siyaset sahnesinde Cumhur İttifakı ile desteklerini görüyoruz. 23 yıldır partisinin başında gerçek bir Türk milliyetçisinin nasıl olması gerektiği yönünde ilkelerinden taviz vermeden başarılı bir yönetim sergileyen Sayın Bahçeli, yaşanan olayları Türk milleti için bir beka sorunu olarak görmüş ve Yenikapı açılımı ile Sayın Cumhurbaşkanımıza desteğini iletmiştir. Cumhur İttifakı olarak nitelendirilen bu birlikteliğin önemi o kadar büyüktür ki, tüm düşmanlara karşı gerektiğinde Türk milletinin nasıl birlik ve beraberlik içerisinde hareket edeceğini en güzel şekilde göstermektedir. Çok uzak olmayan bir gelecekte kutlu ülküler için daha güçlü biçimde çalışılacaktır. Bu milletin her bir ferdinin bu doğrultuda çalışması Devletimizin gücüne güç katacaktır. Herkes kendi gücü nispetinde bu topraklar için gayret göstermelidir. Bu Misak-ı Milli ruhu bu toprakları aslına rücu ettirecek tek yol olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sayın Bahçeli’nin bu desteği sonrasında inanıyorum ki Sayın Cumhurbaşkanımız uygulayacağı politikalarda kendisini özellikle dış politika alanında daha güçlü görmektedir. Bu nedenle yapılacak icraatların da daha başarılı olacağı kanaatindeyim. Geleceğimizin inşa edildiği bu önemli günlerde Yenikapı ruhunun, temelde çok önemli gördüğümüz; “eğitim, sağlık, güvenlik, ekonomi, demokrasi ve insan hakları, siyasi istikrar ile dış politika” konularında bu yedi kapıyı sonuna kadar açtığını söyleyebiliriz. Temennimiz odur ki, bu birliktelik ile uzun yıllar daha, birçok başarının yakalanması ve ülke olarak artık hak ettiğimiz güzel günlerin yaşanmasıdır.
Prof. Dr. Susran Erkan EROĞLU
Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi
Rektör Yardımcısı